DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Konya °C

Her 7 kişiden 1’inde görülen böbrek yetmezliğine dikkat!

Zor belirti gösteren ve görülme sıklığı son derece yüksek olan böbrek yetmezliği hastalığı kişiler arasında giderek yaygınlaşıyor. İç …

Her 7 kişiden 1’inde görülen böbrek yetmezliğine dikkat!
08.04.2021
A+
A-

Zor belirti gösteren ve görülme sıklığı son derece yüksek olan böbrek yetmezliği hastalığı kişiler arasında giderek yaygınlaşıyor. İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, beslenme düzenine bağlı olarak da gelişen diyabet ve hipertansiyonun böbrek yetmezliğine neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kantarcı, “Ülkemizde şeker hastalığı artış hızında biz dünya birincisiyiz. Çok sayıda insan obez düzeyinde kilolu. Böbrek hastalığını, diyabet ve hipertansiyon davet ediyor. Böbrek yetmezliği aşamasına gelmeden, diyabet ve hipertansif hastalarda veya böbrek hastalığına yatkınlığı olan kişilerde öncelik, böbrek sağlığını korumak olmalı. Taze gıda tüketmek, tuz tüketimini azaltmak lazım. Ayrıca bilinçsiz vitamin tüketimine son verilmeli” diye konuştu.

Dünyada her 10 kişiden 1’i ülkemizde her 7 kişiden 1’inde görülüyor

Böbrek yetmezliğinin, dünyada ve Türkiye’de çok yaygın görülen bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kantarcı, “Dünyada her 10 kişiden 1’inde, ülkemizde ise her 7 kişiden birinde böbrek yetmezliği var. Hatta bazı istatistikler 2020’nin ortalarında, böbrek yetmezliğinin dünyadaki 5’inci yaşam kaybı nedeni olacağını gösteriyor. Bu denli ciddi bir hastalık olmasına karşın farkındalığımız çok düşük. Bunda en önemli etken geç bulgu vermesi, belirtiler hastalık ileri evreye ulaştığında ortaya çıkıyor. Eğer hasta, farklı bir şikayet ya da hastalık nedeniyle hastaneye giderse, tesadüfen ortaya çıkan böbrek yetmezlikleri daha erken dönemde tanı alıyor” dedi.

Nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetlerle ortaya çıkıyor

Hastalığın yarattığı şikayetlerle ilgili Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, şu bilgileri verdi: “Genellikle nefes darlığı, idrar yapmada azalma, idrar renginde değişme, idrarda köpürme, halsizlik, yorgunluk, nefeste kötü koku, bacaklarda ve ellerde kramplar tanı almadan önceki bulgulardır. Ancak hastalık bu şikayetleri ortaya çıkardığında hastalık ileri evreye gelmiş oluyor. Hatta bu bulgular bile hastaların kendilerine hastalık kondurmayı düşündürmüyor.”
 

Bazı hastalıklara sahip olanlar risk grubunda

Laboratuvar tetkikleri yapılmadan tanı konması zor bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Bu nedenle özellikle yüksek tansiyon, şeker gibi kronik hastalığı olanlar, ailesinde böbrek hastası bulunan kişiler risk grubundadır. Spor yapıp yeterli sıvı tüketmeyenler, romatizmal hastalıklar veya baş ağrısı gibi nedenlerle yoğun olarak ağrı kesici kullanan kişiler mutlaka böbrek hastalığı açısından incelenmelidir. Bu kişilerde erken dönemde tanı konmasıyla diyalize ve organ böbrek nakline giden süreci yavaşlatabiliriz. Hastaları daha uzun süre daha iyi bir yaşam kalitesiyle takip etmiş oluruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye diyabet artış hızında dünya birincisi

Türkiye’nin diyabet hastalığı artış hızında dünya birincisi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kantarcı, kronik böbrek hastalığı, obezite ve diyabet arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekti. Prof. Dr. Kantarcı, “Toplum olarak giderek kilo alıyoruz. Sokakta çok sayıda insan obez düzeyinde kilolu. Obezitedeki bu artış, diyabeti ve özellikle Tip 2 diyabeti davet etmesinin yanında hipertansiyon için de neden oluşturuyor. Sonuçta, diyabet ve hipertansiyon da böbrek hastalığına davetiye çıkarıyor. Diyalizdeki hastalarımızın 3’te 1’inden fazlası diyabetik hastalardan oluşuyor. Önemli bir kısmı da yüksek tansiyonlu hastalar. Dolayısıyla bu iki hastalığın erken tanı ve tedavisiyle, hastaların diyalize kadar ulaşan böbrek yetmezliğinin de önüne geçilebiliyor” diye konuştu.
 

Obez olmamak için beslendiğimiz kadarını yakabilmeliyiz

Obezitenin önüne geçmek için alınabilecek önlemleri anlatan Prof. Dr. Kantarcı, sözlerine şöyle devam etti: “Obez olmamak için beslendiğimiz kadarını yakabilmeliyiz. Egzersiz ile doğru beslenip, hazır gıda tüketiminden kaçınmak, daha çok taze meyve sebze ve taze et üzerinden olan beslenmeye geçilmeli. Bununla birlikte, karbonhidratlı, unlu gıda tüketimini kontrol etmek, tuz tüketimini sınırlandırmak ve yeterli miktarda su içmek hem kilo kontrolünü sağlamada hem de böbrekleri korumak adına çok önemli.”

Diyaliz öncesi ve sonrası beslenme farklı

Böbrek yetmezliği gelişen hastalar açısından da beslenmenin ayrı bir önem taşıdığına işaret eden Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, diyaliz öncesi beslenme ile diyaliz gerektiren hastadaki beslenmenin birbirinden farklı olduğunu ve bu farkta en önemli noktayı tuzun oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Kantarcı, “Diyaliz öncesinde protein kısıtlarken, diyaliz sonrasında mümkün olduğu kadar protein veriyoruz. Hastaların kas, enerji, yağ kaybı ve iştahsızlıklarının önüne geçebilmek için proteinler, yağlar ve karbonhidratlardan oluşan dengeli bir beslenme düzeni olmalı” dedi.

Yüksek doz C vitamininden kaçınmak gerekiyor

“Diyaliz öncesi ve diyaliz gerektiren hastalarda, hatta son zamanlarda toplumda gördüğümüz bir vitamin çılgınlığı var” diyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “İnsanların viral hastalıklara yakalanmamak için tükettiği vitaminlerden kaçınmaları lazım. Örneğin C vitamini. Diyaliz öncesi kişilerde yüksek doz C vitamini, oksalatı artırıyor. Bu da sağlıklı kişilerde böbrek taşı oluşumuna neden oluyor. Diyaliz sonrası kişilerde de yumuşak dokularda kireçlenmelere neden olabiliyor, damar duvarlarına zarar verebiliyor. O yüzden yüksek doz C vitamininden kaçınmak lazım. “Aklıma geldi, ben vitamin alayım bunun zararı yoktur’ çılgınlığından vazgeçilmeli. Hekim önermedikçe alınmamalı” ifadelerini kullandı.

Kişi D vitamini düzeyini bilmeden D vitamini tüketmemeli

Böbrek hastalarının kullandıkları diğer vitaminlerle ilgili bilgi veren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Gülçin Kantarcı, konuyla ilgili doğru bilinen yanlışlara işaret etti: “Yağda eriyen vitaminler olan A, D, K ve E vitaminleri diyaliz hastalıklarında bazen çok kontrolsüz ve yüksek dozda kullanılabiliyor.  Diyaliz öncesi dönemde de aynı hata yapılabiliyor. Özellikle içinde bulunduğumuz şu dönemde her aklına gelen D vitamini içiyor. Ancak kişi, D vitamini düzeyini bilmeden D vitamini tüketmemeli. Çünkü D vitamini, insan vücudunda biriken, fazla olduğunda da toksik dediğimiz zararlı hale geliyor. Bu nedenle vücuttaki düzeyi takip edilerek D vitamini alınmalı. K vitamininin de farklı formları var. Belli formları faydalıyken belli formları zararlı olabiliyor. Bu nedenle kontrolsüz kullanılmamalı. Diyaliz makinelerinde kaybedilen B vitaminleri de ihtiyaç durumunda kullanılmalı. İhtiyaç ötesinde kullanımlarda hem gereksiz bir tüketim oluyor hem de yumuşak dokularda zararlı etkileri olabiliyor.

KAYNAK: DHA
ETİKETLER: , , , ,
YORUMLAR

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.